Dünyanın dört bir yanında insanlar, döngüsel tasarruf grupları (Altın Günü Grupları) aracılığıyla kolektif birikim ve birbirlerine faizsiz kredi sağlamaktadır. Bu sistemde belli sayıda kişi düzenli aralıklarla sabit bir miktar para (veya değerli bir emtia) ortaya koyar ve her seferinde toplanan meblağ gruptaki bir üyeye verilir; böylece herkes sırası geldiğinde toplu paraya erişmiş olur. Akademik literatürde Rotating Savings and Credit Association (ROSCA) olarak adlandırılan bu uygulamalar, gayriresmî bir “peer-to-peer” bankacılık modeli, adeta “fakir insanın bankası” olarak tanımlanmıştır. Her kültürde farklı isimlerle anılan bu dayanışma sistemi, yüzyıllardır özellikle finansal erişimin kısıtlı olduğu toplum kesimlerinde yaygın şekilde kullanılmaktadır. Nitekim dünya genelinde bu tür para döngüsü kulüplerine verilmiş 200’ü aşkın yerel isim bulunduğu belirtilmektedir. Aşağıda, bölgelere göre bu tasarruf gruplarının isimleri, kültürel bağlamları ve işleyiş kuralları incelenmiştir.

Afrika’da Altın Günü Grupları
Afrika kıtası, tasarruf gruplarının en yaygın görüldüğü yerlerin başında gelir. Birçok Afrika ülkesinde farklı dillerde değişik adlarla anılan bu sistemler bulunur:
- Batı Afrika: Esu/Esusu (Nijerya, Gana ve Yoruba-İgbo kültürleri), Susu (Gana ve aynı zamanda Karayipler), Tontine (Fransız etkisindeki ülkeler, ör. Fildişi Sahili, Kamerun). Nijerya’da Yoruba dilinde Ajo, Hausa dilinde Adashe, Igbo dilinde Esusu terimleri bu tasarruf gruplarını tanımlar.
- Doğu Afrika: Chama (Kenya ve genel olarak Doğu Afrika), Hagbad (Somali), Ekub (İqqub) (Etiyopya/Eritre).
- Güney Afrika:Stokvel (Güney Afrika Cumhuriyeti), Upato (Tanzanya, Zambiya) gibi adlar kullanılır. Kuzey Afrika’da ise Gameeya (Cem’iyya) (Mısır) ve Dart (Fas) terimleri yaygındır.
Afrika’daki bu döngüsel tasarruf sistemleri genellikle dayanışma ve acil durum finansmanı amaçlarıyla kullanılmaktadır. Örneğin Nijerya’da pazarcı kadınlar ve kayıt dışı sektörde çalışanlar arasında ajo/esusu kültürü çok güçlüdür. Lagos gibi büyük şehirlerdeki kadın pazarcılar, günlük veya haftalık kazançlarından belirli bir kısmını güvene dayalı olarak ajo havuzuna koyar; sırayla her biri toplu parayı alıp işine yatırım yapar veya birikim yapar. Bu sistem “kardeşlik ve destek” kültürünün parçasıdır; üyeler genellikle birbirlerini yakından tanır, aynı pazarda çalışan veya akraba çevresinden kadınlardır. Temel ilke güven ve aşinalıktır: Her bir katılımcı verdiği parayı sırası gelince geri alacağına güvenmek zorundadır. Bu nedenle gruplar genellikle bir klan gibi yakın topluluk üyelerinden oluşur. Öyle ki, geleneklere aykırı davranan üyeler sosyal baskıyla karşılaşır; grup çıkarını zedeleyen biri olursa, topluluk bunu düzeltmek için devreye girer. Bu baskı ve karşılıklı güven mekanizması, resmi bir sözleşme veya yasal yaptırım olmaksızın sistemin işlemesini sağlar.
Afrika’daki tasarruf grupları çeşitli amaçlarla kullanılabilir. Pek çok grup, üyelerine acil durum kredisi işlevi görür; biri hastalandığında ya da beklenmedik bir masraf çıktığında, sırayı öne alarak toplu parayı kullanabilir. Aynı zamanda bu gruplar, üyelerin yavaş yavaş birikim yapıp sırası geldiğinde iş kurma, stok satın alma, okul masrafı karşılama gibi büyük harcamaları yapmasına olanak tanır. Örneğin Batı Afrika’da Yoruba ve Igbo kadınlarının kurduğu esusu grupları, COVID-19 karantina döneminde bile küçük işletmelerini ayakta tutmalarına yardımcı olmuştur. Geleneksel olarak faizsizlik esastır; herkes neticede koyduğu toplam miktarı geri alır, kar amacı güdülmez. Bununla birlikte gruplar içinde küçük teşvik ve yükümlülükler bulunabilir: Örneğin, Nijerya’da ajo sisteminde genellikle bir toplayıcı/emanetçi kişi vardır ve bu kişi tüm üyelerden parayı toplar, dönem sonunda hak sahibine teslim eder. Toplayıcı, güvenilir olmak zorundadır ve bazen ufak bir hizmet ücreti veya bahşiş alabilir (Gana’daki günlük susu toplayıcıları benzeri bir şekilde, ay sonunda bir günlük birikimi ücret olarak alırlar). Ancak bu ücret, sistemin esasına dahil olmayan, hizmet karşılığı bir kesintidir; üyeler arası faizli borç verme şeklinde değildir.
Güney Afrika örneği, bu tür grupların ne denli kurumsallaşabileceğini gösterir. Güney Afrika’da stokvel adıyla anılan tasarruf kulüpleri o kadar yaygındır ki yetişkin nüfusun yaklaşık yarısının en az bir stokvel üyesi olduğu tahmin edilir; ülkede kayıtlı stokvel sayısı 800 bini, yıllık biriken fon miktarı 50 milyar randı bulmaktadır. Stokvel grupları genellikle 12 veya daha fazla kişiden oluşur, her üye haftalık veya aylık belirli bir tutar öder ve her ay toplanan para dönüşümlü olarak bir üyeye verilir. Güney Afrika’da stokvellere duyulan güveni artırmak için Ulusal Stokvel Birliği (NASASA) gibi özdenetim kurumları kurulmuş, bu gruplar için yazılı kurallar ve anayasalar geliştirilmiştir. Bazı stokvel türleri, klasik dönüşümlü ödeme yanında ortak yatırım ve harcama amaçlı da olabiliyor: Örneğin cenaze stokvelleri üyelerin cenaze masraflarını karşılamak üzere fon biriktirirken, gıda stokvelleri üyelerin yıl sonu toplu erzak alımı yapmasını sağlar. Bu yönüyle stokvel geleneği, salt para biriktirme değil, toplumsal sigorta ve tüketim işbirliği fonksiyonları da üstlenir. Afrika genelinde bu grupların ortak noktası, hepsinin güçlü bir imece kültürüne dayanması ve formel bankacılığın boşluğunu doldurarak yoksul ve orta gelirli kesime finansal güvence sağlamasıdır.

Asya’da Altın Günü (Dönemsel Tasarruf) Grupları
Asya kıtası, hem Uzak Doğu’da hem Güney Asya ve Orta Doğu’da, farklı adlar ve biçimlerde dönen tasarruf uygulamalarına ev sahipliği yapar:
- Doğu Asya: Kye (Gye) (Güney Kore), Tanomoshi ko (Japonya; tarihî adı mujin), Hui (会) (Çin ve Çin diasporası), Hui/Hụi (Vietnam).
- Güney Asya: Chit Fund veya Chitty (Hindistan), Komite veya Kameti (Pakistan, Bangladeş), Visi (Gucerat, Hindistan), Seettuva (Sri Lanka), Dhukuti (Nepal).
- Güneydoğu Asya:Arisan (Endonezya), Paluwagan (Filipinler), Kootu (Malezya), Len-Dhare (Tayland) gibi isimler kullanılmaktadır.
Asya’daki sistemlerin temel mantığı da benzer olmakla birlikte kültürel bağlamları çeşitlilik gösterir. Güney Kore’de kye (yerel telaffuzla keh), geçmişte ve diaspora topluluklarında ekonomik başarıya giden anahtarlardan biri olmuştur. Özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında krediye erişimi kısıtlı olan Koreli küçük esnaf ve göçmenler, bu dayanışma kulüpleri sayesinde sıfırdan iş kuracak sermayeyi biriktirebilmiştir. Örneğin ABD’deki Kore diasporasında aileler ve arkadaşlar bir araya gelip her ay binlerce doların döndüğü kye grupları oluşturmuş; bu sayede bankalardan kredi alamayan birçok girişimci kendi işini kurmuştur. 1990’larda Washington bölgesindeki Koreliler arasında yapılan bir araştırma, Koreli hanelerin %80’inin en az bir kye grubuna üye olduğunu ortaya koymuştur. Kye toplantıları genellikle sosyal bir etkinlik havasında geçer: Her ay parayı alacak üye, gruba bir ziyafet yemeği verir; buluşmalar restoranlarda veya evlerde adeta kutlama şeklinde yapılır. Bu sayede kye, finansal aracın yanı sıra toplumsal bağları güçlendiren bir etkinlik halini alır. Sistemin işlemesi için karşılıklı güven ve itibar şarttır. Kore kültüründe kye grubunu yarı yolda bırakmak büyük yüz kızartıcı bir davranış sayılır: Kasti olarak ödeme yapmayıp grubu zarara uğratan biri hem kendi hem ailesinin onurunu zedeler, Koreli toplum içinde iş bulması, hatta evlilik yapması bile zorlaşır. Bu itibar riski, yazılı sözleşme olmaksızın üyelerin taahhüdünü sağlamanın en güçlü yoludur. Nitekim kye üyeleri paralarını düzenli ödeyebilmek için gerekirse yaşam standartlarını düşürerek tasarruf eder, asla gruba mahcup olmamaya çalışırlar.
Japonya ve Çin gibi ülkelerde de benzer gelenekler gözlenir. Tarihsel olarak Japonya’da tanomoshi ko adı verilen döngüsel finansman kulüpleri özellikle kırsal topluluklarda ve esnaf loncalarında görülmüştür. Çin’de ise hui (Çince karakteri: 会) olarak bilinen bu uygulama, gerek Çin anakarasında gerek denizaşırı Çinli topluluklarda yaygın olmuştur. Örneğin 19. ve 20. yüzyılda Kuzey Amerika’ya göç eden Çinli işçiler kendi aralarında hui örgütleyerek, banka kredisi alamadıkları durumlarda bu yolla sermaye biriktirmişlerdir. Bu grupların çoğu etnik ve aile bağlarına dayalı kapalı gruplardı; üyelik genellikle aynı köyden gelmek, aynı aileden veya aynı inanç topluluğundan olmak gibi önkoşullara bağlıydı. Böylece grup içi üstün bilgi ve güven sayesinde, dışarıdan bakıldığında riskli sayılabilecek krediler bile başarıyla geri ödenebiliyordu. Örneğin Çinli ve Japon topluluklar içinde yalnız akrabalık veya hemşehrilik bağı olanların kabul edildiği hui veya tanomoshi çevrelerinde, borç alan kişinin faiz oranı bile açıkça belirlenmez, karşılıklı anlayışla halledilirdi. Bu gibi kapalı yapılar, grubun finansman ihtiyacını bankalardan daha esnek ancak tamamen güvene dayalı olarak çözebilmesini sağlıyordu.
Güney Asya ülkelerinde gün grupları bazı farklı biçimler almıştır. Hindistan’da yaygın olan chit fund sistemi, bu geleneğin yarı resmî bir kuruma dönüşmüş halidir. Chit fonları, devletin denetimine tabi olarak şirketler veya kayıtlı gruplar tarafından da yürütülebilmektedir. Klasik ROSCA’dan farkı, açık artırmalı bir sıralama içermesidir: Her ay havuzdaki toplu parayı kimin alacağı üyeler arasında düzenlenen bir müzayedeyle belirlenir. Paraya o an acil ihtiyacı olan üyeler, toplu meblağın bir kısmından feragat etmeyi teklif ederek ilk sıraları alır; feragat edilen tutar fonun kalan üyelerine faiz geliri gibi paylaştırılır veya organizatörün komisyonu olur. Bu sayede fonun ilk alanları ihtiyaçlarını hemen karşılarken, sonraları bekleyenler biraz kâr elde etmiş olur. Örneğin Hindistan’daki kayıtlı chit şirketlerinde üyeler erken ödeme hakkı için açık artırmada yarışır ve böylece piyasa usulü bir faiz oranı oluşur. Buna karşın birçok geleneksel komite (Pakistan, Bangladeş gibi ülkelerde) ve arisan (Endonezya) gruplarında böyle karmaşık düzenlemeler yoktur; sıra kura ile veya önceden anlaşarak belirlenir ve herkes eşit tutarda para alır verir. Faiz uygulanmadığından, ilk toplu parayı alan üye aslında sıfır faizli borç almış, son alan üye ise faizsiz birikim yapmış gibi olur. Nitekim Meksika tandaları için yapılan bir analizde, ilk alanın “faizsiz kredi” avantajı, son alanın ise “zorunlu birikim sandığı” avantajı elde ettiği vurgulanmıştır. Benzer şekilde arisan gibi gruplarda birçok kişi özellikle sona kalmayı tercih ederek kendini disipline eder, parayı erken alıp harcama dürtüsünden kaçınır. Endonezya’da arisan toplantıları genellikle kadınlar arasında yapılan sosyal etkinliklerdir; altın gününe benzer şekilde herkes sırayla evinde toplantı yapar, ikramlarda bulunur ve kura ile belirlenen kişi o ayın birikimini alır. Pakistan ve Bangladeş’te komite (veya bisi olarak da bilinir) uygulaması hem ev hanımları arasında hem iş yerlerinde yaygındır; maaşlı çalışanlar kendi aralarında aylık komiteler kurarak bir nevi ortak sandık oluştururlar. Bu sayede yılın belirli dönemlerinde (örn. bayramlarda veya okul ücretlerinin olduğu aylarda) ellerine toplu para geçmesini sağlarlar. Bu grupların büyük kısmı İslami çevrelerde faizsiz olduğu için de tercih edilir; getirisi olmamasına rağmen bir zorunlu tasarruf aracı olarak görülür. Dolayısıyla Asya’da dönen tasarruf sistemleri, bazen gayriresmî mikro kredi görevi görürken bazen de sadece disiplinli tasarruf aracı olarak kullanılmaktadır. Temel ortak nokta, hemen hepsinin altında güçlü sosyal bağlar ve karşılıklı sorumluluk duygusu yatmasıdır: Gruptan bir kişi taahhüdünü yerine getirmezse herkes zarar göreceği için, üyeler hem kendilerini zorlayarak ödemelerini yapar hem de gerektiğinde birbirine kefil olur.

Orta Doğu ve Türkiye’de Dönemsel Tasarruf (Altın Günü) Grupları
Orta Doğu bölgesi ve özellikle Türkiye, dönen tasarruf geleneğinin sosyo-kültürel olarak gömülü olduğu coğrafyalardır. Birçok Orta Doğu ülkesinde bu uygulama genellikle cem’iyya (Arapça جمعية, Türkçede cumaya ya da gün olarak da anılır) şeklinde aile ve komşu çevresinde yaygındır. Türkiye’deki en bilinen örnek ise halk arasında “altın günü” olarak adlandırılan tasarruf toplantılarıdır. Türkiye’de özellikle ev kadınları arasında uzun yıllardır süregelen altın günü geleneği, ev ortamında toplanıp ev yapımı ikramlar eşliğinde sohbet edilerek yürütülür. Bu toplantılarda her katılımcı belli değerde bir altın ya da nakit parayı o günün ev sahibine takdim eder. Böylece her ay (ya da her toplanıldığında) bir kişi toplanan tüm altınları alarak yüklü bir birikime kavuşur; diğer ay başka birine sıra gelir. “Gün” adı da buradan gelir: Her ayın belirli bir günü toplanan bu grup, dönüşümlü olarak üyelerine mini birikim fonu sağlar. Altın günleri aynı zamanda önemli bir sosyal dayanışma işlevi görür; kadınlar arası sosyal ağları güçlendirir, birbirlerinin evine konuk olma sırası oluşturur. Hatta ikram edilen pasta-böreklerin çeşitliliği ve sunumu, ev sahibinin maharetini gösteren hoş bir rekabet unsuru bile yaratır.
Altın günü sisteminde üyeler çoğunlukla yakın arkadaşlar, komşular veya akrabalardan oluşur. Yeni gelinler kayınvalideleri tarafından mahalledeki gün gruplarına dahil edilir, böylece çevreye uyum sağlarlar. Bir gün grubuna giren kişi, sorumluluğunu yerine getireceğine dair söz vermiş sayılır. Türkiye’de bu sistemde genelde faiz söz konusu değildir – herkes baştan anlaşılan ölçüde altın (mesela çeyrek altın) verir ve karşılığını kendi ev sahibi olduğu ay geri alır. Ancak ev sahibi olan kişi, misafirlerine o gün ziyafet sofrası kurmak gibi bir geleneği de yerine getirir; bu, finansal bir faiz olmasa da misafirlere sunulan bir karşılık gibidir. Ayrıca gruplar kendi içinde esnek dayanışma gösterebilir: Örneğin o ayki katılımcılardan birinin acil paraya ihtiyacı doğmuşsa, grup kararıyla sıra değiştirilip toplu altın o kişiye verilebilir. Bu tür yardımlaşmalar, günün amacının katı bir finansal kuraldan ziyade ihtiyaçların karşılanması olduğunu gösterir. Nitekim altın günlerinde biriken altınlar çoğu zaman “kara gün dostu” olarak görülür; katılımcılar bu altınları ailede düğün, hastalık, acil tamirat gibi durumlar için yastık altında saklar. Bir kısmı da tekrar diğer günlere katılmak veya başka yatırım yapmak üzere döngüye sokulur.
Orta Doğu’daki Arap ülkelerinde benzer yapılar jam’iyya ismiyle bilinmektedir. Örneğin Mısır’da iş arkadaşları veya akrabalar aralarında gameya düzenleyip aylık toplanan meblağı sırayla alırlar; bu uygulama özellikle düğün hazırlığında olanların çeyiz ve masraf biriktirmesi, ev almak için peşinat toplaması gibi amaçlarla çok popülerdir. Genellikle gameya grupları 10-20 kişiden oluşur ve bir yıl boyunca her ay toplanıp bir kişiye ödeme yapar. Faiz işletilmediği için dindar kesimlerce de kabul görür, hatta faizli bankaya alternatif helal bir birikim yolu olarak değerlendirilebilir. Bazı gruplar tamamen aile üyelerinden oluşur ve “aile sandığı” gibidir; bazıları iş yeri çalışma arkadaşlarından oluşur (maaş zamanına denk gelecek şekilde ayarlanır). Fas’ta daret adı verilen benzer döngüsel para toplama adetleri vardır. Bu bölgede de güven unsuru çok önemli olduğu için, genellikle herkesin birbirini tanıdığı, hatta akraba olduğu çevrelerde uygulanır. Ödeme aksatma durumlarında sosyal yaptırım devreye girer; örneğin Mısır’da bir gameya’yı yarı yolda bırakan kişi, bir daha yakın çevrede böyle bir imeceye davet edilmez, itibarı zedelenir. Bazı durumlarda grup içinden biri ödemesini yapamazsa, diğerleri aralarında para toplayıp o kişinin payını geçici olarak kapatarak sistemi sürdürür; sonra o kişiden borcunu kapatması istenir. Bu tür esneklikler sayesinde jam’iyya kültürü kuşaklar boyu ayakta kalmıştır.
Türkiye’de altın günleri de zaman içinde değişim geçirmektedir. Son yıllarda yüksek enflasyon ve şehirleşmenin getirdiği yaşam tarzı değişimleri nedeniyle geleneksel altın günleri seyrekleşmeye başlamıştır. Ev hanımlarının artık çalışması veya herkesin evinde toplanmanın zorlaşması gibi etkenler, bazı grupları dijital ortama yöneltmiştir. Örneğin WhatsApp gibi uygulamalar üzerinden para günleri düzenlenip, para transferleri banka aracılığıyla yapılabilmektedir. Buna ek olarak DostPara gibi sadece Altın Günü düzenleme odaklı mobil uygulamalar ise son zamanlarda Whatsapp gruplarının yerini almaya başladı. Bazı gün grupları ise ev yerine kafelerde buluşup gün yapmayı tercih etmektedir. Bu sayede gelenek tamamen terk edilmeyip yeni koşullara uyarlanır. Türkiye’de halen birçok mahallede altın günü devam etmekte, ancak içerdiği altın miktarı enflasyon karşısında küçülmekte veya toplanma sıklığı azalabilmektedir. Yine de altın günü, Türk toplumunda hem sosyal etkileşim hem de mini bir tasarruf/kredi sistemi olarak önemini korumaktadır.

Amerika Kıtalarında Dönemsel Tasarruf (Altın Gün) Grupları
Latin Amerika ve Karayipler, dönemsel tasarruf kültürünün bir diğer güçlü bölgesidir. Özellikle Latin ülkelerinde bu sistem genellikle tanda (veya cundina) adıyla anılırken, Karayip bölgesinde Afrika kökenli terimler olan susu, sou-sou veya partner (pardna) sıkça kullanılır. Bölgeye göre bazı yerel isimler şöyle sıralanabilir:
- Latin Amerika: Tanda / Cundina (Meksika ve Orta Amerika), Junta veya Pandero (Peru), Cuchubal (Guatemala), Pasanaku (Bolivya’da yerel bir terim).
- Karayipler:Susu veya Sou-sou (Trinidad, Haiti, Jamaika gibi ülkelerde, ayrıca Batı Afrika kökenli topluluklarda), Partnerhand/Pardna (Jamaika ve İngiliz Karayip diasporası), Esu (Bahamalar).
Meksika başta olmak üzere pek çok Latin ülkesinde tandalar, düşük ve orta gelirli ailelerin en yaygın tasarruf yöntemlerinden biridir. 2017 verilerine göre Meksika’da yetişkinlerin %13’ü bir tanda veya benzeri bir döngüsel birikim aracına katılarak tasarruf yapmıştır; bu oran benzer gelir seviyesindeki ülkelerde %6 civarındadır, yani Meksika’da sistemin kullanımı oldukça yüksektir. Üstelik resmi finansal sistem dışında gerçekleştiği için tam kapsamı bilinmemekle birlikte, araştırmalar Meksika’da yetişkinlerin %63 gibi büyük bir kısmının gayriresmî yöntemlerle (eş-dost borçları, tandalar vb.) birikim yaptığına işaret etmektedir. Tanda genellikle yakın arkadaş, komşu veya iş yeri arkadaşları arasında kurulur. Örneğin 10 kişilik bir grup düşünelim; herkes her hafta 1000 peso koysun. Her hafta içlerinden biri kura veya önceden belirlenmiş sıraya göre 10.000 peso toplu olarak alır. Döngü 10 hafta sürer ve herkes bir kez 10.000 peso almış olur. Bu mekanizma, bankaya düzenli para yatırmaya gönlü elvermeyen veya disiplin sağlayamayan kişiler için bir zorunlu birikim disiplini yaratır. Grup baskısı nedeniyle kimse ödemesini aksatamaz, böylece harcamadan tasarruf etmeye mecbur kalır. İlk haftalarda ödeme alanlar için sistem faizsiz bir avans gibidir: İlk hafta toplu parayı alan üye, sonraki haftalar borcunu taksit taksit ödemiş olur (faiz yoktur). Son hafta alan için ise sistem bir kurumsal kumbara gibidir: Her hafta kenara koyduğu parasını en sonunda topluca alır. Bu açıdan tanda, üyelerin tercihine göre hem kredi hem tasarruf aracı olarak işlev görür. Nitekim tandalarda genelde yeni katılan, güvenilirliği henüz test edilmemiş üyeler son sıralara konur; önce birkaç ödeme yapıp güven verdikten sonra ancak başlarda para alabilirler. Bu da grubun risk yönetimini sağlama yoludur. Formalite olmasa da üyeler birbirlerinin ödeme kabiliyetini ve güvenilirliğini yakından tanır, bu da risk analizi yerine geçer.
Karayip kökenli susu veya partner sistemleri de benzer prensiple çalışır. Bu terimler Batı Afrika’dan köle ticaretiyle gelen nüfusun aktardığı birikim geleneklerini ifade eder. Örneğin Jamaika’da partner adı verilen döngüsel tasarruflar, mahalle veya akraba gruplarınca yürütülür ve genelde bir “banker” (sandık yöneticisi) kişisi bulunur. Bu kişi parayı toplar ve sırası gelen üyeye teslim eder. Jamaika’da partner sistemi o kadar köklüdür ki, birçok kişi için bankadan kredi almaktan daha muteber görülür. Haiti ve Trinidad gibi ülkelerde susu (veya sou-sou) adıyla anılan gruplar da benzer şekilde aile ekonomilerinin parçasıdır. Karayiplerdeki uygulamalarda Afrika etkisi nedeniyle bazı küçük farklar olabilir: Örneğin kimi sou-sou grupları bir kereliğine toplanıp dağılırken, kimileri sürekli devreden bir yapıdadır (her döngü bitince yeniden başlar, üyeler çıkabilir veya yenileri girebilir). Bazı Karayip gruplarında, havuzdan ilk parayı almak isteyen kişi gruba küçük bir ikramiye öder ve bu tutar herkesin alacağı meblağa eklenir (bu, Hindistan’daki açık artırmaya benzer şekilde, grubun geneline ufak bir getiri sağlar). Ancak çoğu diaspora grubunda bundan ziyade güvene dayalı, kârsız model tercih edilir.
Amerika kıtasındaki bu geleneksel tasarruflar, göçmen toplulukları sayesinde ABD ve Kanada gibi ülkelere de taşınmıştır. Örneğin Los Angeles’ta Latin Amerika kökenli göçmenler kendi aralarında cundina adıyla tandalar kurarak birbirlerine borç vermekte; benzer şekilde New York’ta Batı Afrika veya Karayip göçmenleri susu halkaları oluşturmaktadır. Bu gruplar genellikle resmi finans sistemine güvenmeyen ya da erişimi olmayan kesimler için bir alternatif finansman ağı işlevi görür. Özellikle düşük gelirli göçmenler, banka hesabı açmak veya kredi kartı kullanmak yerine güvendikleri hemşehrileriyle para döngüsüne girmeyi tercih edebilirler. Bu sayede kültürel olarak aşina oldukları yöntemle tasarruf edip gerektiğinde toplu para elde ederler. Latin Amerika’da ve diaspora topluluklarında tandaların başarısı, sosyal baskı ve dayanışmanın finansal davranışı nasıl etkilediğine dair akademik çalışmalarda da örnek gösterilir: İnsanlar tek başına para biriktiremezken, topluluk içinde söz verdikleri zaman bu söze sadık kalmak için daha istekli olmaktadırlar. Böylece dönen tasarruf grupları, finansal okuryazarlığın veya banka kullanımının sınırlı olduğu topluluklarda bile etkin bir birikim çözümü sunmaktadır.

Avrupa’da Altın Günü
Avrupa kıtasında geleneksel olarak bu tür döngüsel birikim kulüpleri, diğer bölgelerdeki kadar yaygın bir kültür ögesi değildi. Bunun sebebi, Avrupa ülkelerinde yüzyıllardır bankacılık ve kredi kooperatiflerinin daha kurumsal olarak faaliyet göstermesidir. Yine de geçmişte Avrupa’nın bazı kesimlerinde benzer uygulamalara rastlanmıştır: Örneğin İskoçya’da 19. yüzyılda menage adı verilen kadınlar arası para toplama günlerinden bahsedilir. Yine de bunlar sınırlı kalmış, Avrupa genelinde yaygın bir folklorik gelenek haline gelmemiştir. Bunun yerine Avrupa’da işçi birlikleri veya karşılıklı yardım sandıkları (friendly societies) gibi daha organize yapılar gelişmiştir.
Bununla birlikte, göçmen topluluklarının etkisiyle Avrupa’da da dönen tasarruf grupları görünür hale gelmiştir. Özellikle İngiltere, Fransa, Almanya gibi eski kolonilerden göç alan ülkelerde, yeni gelen göçmenler kendi aralarında bu geleneksel finans yöntemlerini sürdürmektedir. Örneğin Londra’da Karayip kökenli topluluklar pardner adını verdikleri susuları yaşatmakta, Paris’te Kuzey ve Batı Afrikalı göçmenler tontine usulünü uygulamaktadır. Göçmenler bu yöntemleri yeni ülkelerine taşırken, kullandıkları kelimeler de çokkültürlü toplumlarda tanınmaya başlamıştır. Nitekim bu döngüsel kulüpler Batı ülkelerinde giderek yaygınlaşan bir olgu olarak görülmektedir. İnsanlar memleketlerinden getirdikleri bu finans geleneğini, bulundukları şehirlerde hemşehri dernekleri veya aile çevreleri aracılığıyla devam ettirirler. Bu sayede hem kültürel bağlarını korumuş hem de resmi finans kurumlarına fazla bulaşmadan ihtiyaçlarını karşılamış olurlar. Özellikle bankalara güven sorunu yaşayan veya ayrımcılığa uğradığını düşünen azınlık toplulukları için, bu yöntem güvenilir ve güvenli bir liman gibidir. Örneğin Birleşik Krallık’ta etnik azınlıklar arasında ROSCA kullanımının artmasının bir nedeni de, bazı kişilerin bankalarda ayrımcılık hissetmesi veya kredi notu oluşturmakta zorlanmasıdır. Kendi aralarında para toplayıp sırayla kullanmak, onlar için hem ekonomik adalet duygusunu tatmin eden hem de pratik bir çözümdür.
Sonuç olarak, altın günü grupları dünyanın farklı köşelerinde farklı adlar alsa da özünde benzer ilkelere dayanan evrensel bir finansal dayanışma modelidir. Afrika’nın köylerinden Asya’nın metropollerine, Türkiye’nin ev sohbetlerinden Latin Amerika’nın barrios’larına kadar uzanan bu gelenek; bankalara erişimi olsun ya da olmasın, insanlar için tasarruf etme, krediye erişme, acil durumları karşılama ve sosyal bağ kurma imkânı sunmaktadır. Her bölgedeki kültürel adaptasyon, sistemin o toplumun ihtiyaçlarına ne kadar esnek biçimde uyum sağlayabildiğini gösterir. Faizli veya faizsiz, kura ile veya açık artırmayla, altınla veya nakitle yürüsün – bu grupların temelinde “birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” anlayışı yatar. Bugün dijital çağda bile bu ilke geçerliliğini korumakta, geleneksel imece ruhu modern teknolojilerle buluşarak finansal katılımın alternatif bir yolu olarak yaşamaya devam etmektedir.
Not: Bu yazıda yer alan bilgiler genel bilgilendirme amacıyla paylaşılmıştır. Hiçbir şekilde yatırım tavsiyesi değildir. Yatırım kararlarınızı vermeden önce kendi araştırmanızı yapmanızı ve uzman görüşü almanızı öneririz.
Kaynakça:
- Bouman, F.J.A. “The ROSCA: The Poor Man’s Bank” tanımı
- Rotating Savings and Credit Association kavramı ve farklı ülkelerdeki yerel isimleri
- Bloom Money, “Names for Money Clubs Around The World” – farklı bölgelerde ROSCA isimleri
- Medium, “Rotating Savings Groups — Different Name — Same Benefit” – çeşitli kültürlerde örnek uygulamalar
- CBI Nigeria, “Esusu, Adashe & Ajo: Lessons for Corporate Nigeria?” – Nijerya’da ajo/esusu sisteminin özellikleri
- The Conversationalist, “How a traditional microsavings system enabled Nigerian women…” – Nijeryalı kadınların ajo ile dayanışması
- Washington Post, “For Koreans, ‘Keh’ Is Key to Success” – Kore kye sisteminin diaspora iş yaşamındaki rolü
- Forbes Meksika, “Tandas: su historia y éxito visto desde la ciencia” – Meksika tandalarının işleyişi ve bilimsel açıdan analizi
- Ekotürk, “Kadınların altın günü rafa kalktı” – Türkiye’de altın günü geleneğinin sosyal ve finansal boyutu
- TechCrunch, “Bloom Money raises £1M to digitize finance for ethnic communities” – Bloom Money’nin ROSCA modelini dijitalleştirme amacı



